“Gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın, yüzünüz ifadesiz kalmasın.”
İlber Ortaylı
Ancak bu kadar güzel anlatılabilir “ yaşamak ” kelimesinin gerçek anlamı. Hepimiz doğduk, büyüyor ve ölüyoruz. Yaşıyor muyuz sorusunun cevabı en çok da bugünlerde gündemimize geldi. Çünkü ancak bir felaketten sonra çoğumuz bir durdu ve kendine “nasılsın?” diye sordu.
Evrende her şeyin bir oluş sebebi olduğuna inananlardanım. Öyle ya hayatın; bunca felaketi, doğa olaylarını aynı zaman dilimine sığdırmasının bir sebebi olmalı. Belki de evren bize “Bir Dur!” diyordur, “neler yaptın yapıyorsun bir bak” diyordur. Biz hayat gayesinde özellikle büyük şehirlerde koşarak yaşamaya alışan insanlar, bugünlerde yeniden doğmayı, kendimizle tanışmayı öğrenmedik mi? Vücudumuzdaki değişimleri, gözlerin kenarındaki çizgileri hatta düşüncelerimizdeki kalıpları bile yeni yeni fark etmedik mi? En son ne zaman bu kadar kendimle baş başa kaldığımı hatırlamıyorum bile, meğer ne kadar güzelmiş sakinlik… Eminim birçoğumuz bunu düşündü. Siz de benim gibi sakinlik ve huzuru sevenlerdenseniz; yaşadığımız ülke tam bir cennet. Öyle güzel, huzurlu, yeşillikler içinde, doğanın sesleri ile baş başa kaldığınız yerler var ki tadına doyamayacaksınız.
Bunların başında kuşkusuz Fethiye Yediburunlar Ligth House geliyor. Sabah uyandığınızda, deniz ve gökyüzünün birleştiği ufukta güneşi görmek her mevsim ruhunuza iyi gelecek. Yataktan kalktığınızda yeşilliklerle bezeli dağlar size yaşadığınızı hissettirecek. Ege’nin o muhteşem ikliminde yediğiniz doğal ve sağlıklı yiyecekler, hem sağlığınızı hem vücudunuzu hem de ruhunuzu kendine getirecek. Ayrıca yapılan yoga aktivitelerine katılıp kendinize bir iyilik yapmak isteyebilirsiniz belki.
İkincisi ise Bolu Mengen’de bulunan Hindibağ Doğa Evi. Sonbahar şimdi ne güzeldir Bolu’da. Sonbahar en çok Bolu’ya yakışır bin bir çeşit ağacın solmuş yapraklarının altında. Hindibağ Doğa Evi de bu ağaçların arasında tamamen doğasına uygun bir şekilde dizayn edilmiş ve içinde bulunduğunuz beton yığınlarından sizi kurtararak bu temiz havanın içine çeken ve bir daha hiç çıkmak istemeyeceğiniz kadar huzurlu bir yer. Ahşap kokusu, yağmurun toprakla birleştiği ve tüm insanları rahatlatan o toprak kokusu hep burnunuzda ve beyninizde kalacak. Her yörenin kendine has malzemelerini getirerek yaptıkları yemeklere hem doyamayacak hem de kendinizi kuş gibi hafif hissedeceksiniz. Her akşam yediğimiz ve pişman olduğumuz yemekleri kenara bırakıp çocukluğumuzun o bozulmamış lezzetlerini tadacaksınız. Bunun yanında kuşların cıvıltısı da sizi bir doğa yürüyüşüne davet edecek.
Buralar gibi bir çok yerler var güzel ülkemde. Eğer biraz rahatlamaya, ruhunuzu dinlendirmeye ihtiyacınız varsa bir an bile düşünmeden harekete geçin derim. Çünkü ancak ruhu dinlenmiş bir insan sağlıklı bir insan olabilir.
“Bedenimizi hasta eden ruhumuzun baskılarıdır.”
Sigmund Freud
Yazarımız: Demet Güler
Yaşamak yazımızdan keyif aldıysanız, sizler için yayınladığımız diğer yazılarımıza da blog sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Demet Güler’in Yaşamak yazısı için keyifli okumalar dileriz. Doğru Nefes Youtube kanalımızı ziyaret ederek doğru nefes videolarımızı izleyebilirsiniz.